28 Ağustos 2015 Cuma

Kabaklı Domatesli Tart

Geçen hafta sonu çok çalıştığımdan bahsetmiştim geçmiş yazımda.
O hafta sonu evde tek başıma mutlu mutlu takılıp, buzluğa kaldırmalık yiyecekler hazırladım.
Ancak kabaklarımın buzdolabını her açtığımda attıkları "çürümeye yüz tutuyoruz, yapıver bişeyler artık" bakışlarına daha fazla dayanamayıp akşam yemeğime kabaklı tart yapmaya karar verdim.
Basit bir tart yapmaktı düşüncem. Öyle de yaptım. Doğaçlama oldu biraz, hazırlayıp hemen attım fırına. Tabiiii biraz araştırıp üzerine düşünmeyince bu düşüncesizliğim tartımın kabak suyunda yüzmesiyle sonuçlandı. Ama dersimi aldım tabi^^ Böyle bir tart yapmak isterseniz bir gün, kullanacağınız sebzelerin pişerken su bırakabileceğini unutmayın.
*Çiğ sebzelerin (kabak, rendelenmiş patates, rendelenmiş havuç, soğan gibi) hamurlu tabanlarla pişerken su bırakmaması için, sebzeler yıkanıp doğrandıktan sonra üzerlerine tuz serpilir. Hafifçe harmanlanıp birkaç kat kağıt havlu üzerine yerleştirilirler. Bir süre bekletildikten sonra tuz, sebzenin fazla suyunu bırakmasına yardım eder. Yine kağıt havluyla hafifçe üstlerine de dokunarak fazla su alınıp sebzeler kullanılabilir hale getirilir.
Kabaklı Domatesli Tart
Malzemeler
Hamur için
1+ 1/2 su brd. un
50 gr tereyağı (soğuk)
2 -3 yemek kaşığı soğuk su
Tuz
 
Üzeri için
2 adet kabak
1 adet büyük domates
1 su brd. kaşar peyniri rendesi (veya lor peyniri de olabilir)
1 kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz peynir
Kekik
1 diş sarımsak
1 yemek kaşığı zeytinyağı
 
Yapılışı
  • Kabakları yıkayıp dilediğiniz gibi doğrayın. Bir kaba alın ve üzerlerine bir iki tutam tuz serpiştirin. Bir tepsiye birkaç kat kağıt havlu serin ve kabaklı bunun üzerine yayıp bırakın. (Alttaki fotoğraftaki yuvarlak kabaklardan birini ve uzun kabağı kullandım)
  • Fırını 180 dereceye ayarlayıp ısınmaya bırakın.
  • Hamur için bir kaba unu eleyin, tuz ekleyip karıştırın. Küp küp doğranmış yağı da ilave edip çatalla yağları ezerek una karıştırın. Hamuru hafif toparlayacak şekilde bir kaç yemek kaşığı soğuk su ilave edip çatalla karıştırın.
  • Hamuru tezgaha alıp elinizle bir araya getirin. Çok fazla mıncıklamadan yapın bunu. Merdane ile kalıbınızdan biraz büyük olacak şekilde açın.

  • Hamuru kalıba koyup kenarları hafiften yukarı doğru çekerek yerleştirin. Üzerine kaşar peyniri (lor da çok yakışacaktır) serpiştirin. Onun da üzerine beyaz peynir parçaları serpiştirin.
  • Bir kağıt havluyla kabak dilimlerinin üzerine hafifçe dokunarak suyunu alın. Kabakları dilediğiniz şekilde hamurun üzerine yerleştirin. İnce dilimlenmiş domates dilimlerini de yerleştirip üzerine kekik serpiştirin.
  • Isınmış fırına verip hamurun rengi hafiften değişmeye başlayana kadar pişirin.
  • 1 diş sarımsağı rendeleyip 1 yemek kaşığı zeytinyağına ekleyip karıştırın.
  • Pişen tartı fırından çıkarın ve sarımsaklı yağı fırça ile kabakların üzerine yavaşça sürün. Tartı tekrar fırına verip 5-10 dk daha pişirin. Süre sonunda fırından çıkarıp servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun!
Görüşmek üzere.
 
Ha! Peki ben kabaklarımın suyunu ne mi yaptım? Tabii ki yine kağıt havlu iş başındaydı. Kalıbı hafifçe yana eğip suyu kağıt havluyla aldım^^
 

26 Ağustos 2015 Çarşamba

Limonlu Blondies / Brownie'nin Kızkardeşi Blondie İle Tanışın :)

Evet, bugün lafı öyle çok da dolandırasım yok. O yüzden sizi bir sarışınla tanıştırıp gideceğim. Gerisini siz aranızda halledin :)
Brownie'nin, çarpıcı, ama bir o kadar da saf kız kardeşi Blondie olur kendisi.
Çarpıcı; çünkü muhteşem limon aromasıyla sizi kendine aşık edecek.
Saf; çünkü çok fazla bir şey istemeden sizi mutlu edecek.
Evet limon severler iş başına dostlar ;)
Limonlu Blondies
Malzemeler
1 adet limon, kabuğu ve suyu
3 küçük yumurta veya 2 büyük (bir tanesi kırık yerinden tüm beyazını akıttığı için sadece sarısını kullandım)
1/2 su brd. tozşeker
80 gr beyaz çikolata
50 gr tereyağı
1 su brd. + 1 tepeleme yemek kaşığı un
Bir çimdik tuz

Glazür için
1 yemek kaşığı limon suyu
1/2 su brd. pudra şekeri
Yarım limonun rendelenmiş kabukları

Yapılışı
  • Öncelikle tereyağı ve çikolatayı benmaride eritin. Ilımaya bırakın.
  • Fırını 180 dereceye ayarlayın. Kalıbınıza veya kalıplarınıza (14*14 iki kalıp kullandım) yağlı kağıt yerleştirin.
  • Karıştırma kabına yumurtaları kırın. Şekeri ekleyin. Erimiş olan çikolata karışımını, bir limonun suyunu, yarısının rendelenmiş kabuklarını ve bir çimdik tuzu ekleyip tel çırpıcı ile iyice çırpın. Unu eleyin üzerine ve karıştırın.
  • Kalıba dökün ve fırına verin. 20 dk sonunda kürdan testi yapın. Kürdan temiz çıkmalı ama unutmayın blondie kızarmayacak. Sadece kenarları hafiften kızarmaya başlamış olmalı.
  • Fırından alın ve soğutun.
  • Pudra şekeri ve limon suyunu tel çırpıcı ile iyice çırpın. Soğuyan blondienin üzerini bu sosla süsleyin. Rendelenmiş limon kabuğu serpiştirip dilimleyebilirsiniz.
NOT: Ben glazürü sadece blondielerden bir tanesine kullandım. Çünkü pek fanı değilim bu glazürün. Şeker her ne kadar pudra şekeri olsa da cıyır cıyır kalıyor içinde hoşlaşmıyorum^^ Benim gibi olanlara duyurulur. Kullanmayın :) Benim gibi olanlar ille de süslü olsun isterseniz azıcık beyaz çikolata eritip kullanın. Yalnız beyaz çikolatayı da yaymayın tüm yüzeye, çünkü çok şekerli olacaktır.
Evet, gerekli uyarıları da yaptıktan sonra artık huzurla eve doğru yol alabilirim.

Görüşürüz yine,
Sevgiler.


24 Ağustos 2015 Pazartesi

Tarifsiz: Şeftali Reçeli

Merhaba, yine bir hafta başını bulduk. Hafta sonunun böyle hızlı geçmesi artık beni şaşırtmıyor. Ki koskoca yazı da bitirmişiz, hafta sonu ne ki^^
Yazın bol meyveli, sebzeli günlerini elbette diğer bloggerlar gibi ben de değerlendirmeye çalışıyorum. Şu son günler dondurucuları, kavanozları kış için doldurma günleri çoğumuz için. Ben aslında kış hazırlığı yapmam hiç. Sağolsun, eksik olmasın, annem yapar gönderir bize, konserve yemeklerimizi, eriştelerimizi, salçalarımızı, dondurucu için taze ve kuru sebzelerimizi. Kendisi ekip biçtiği için bize sadece güvenle yemesi kalıyor tabi. Ama ben de artık özeniyorum yavaştan her sene kışlık yiyecek hazırlıklarını yapan blogger arkadaşlarıma. Arada bir, malum, bize fazla gelen azıcık kalmış sebzeleri doğrayıp buzluğa attığım olurdu. Maydanoz, ıspanak, biber, havuç, fesleğen mutlaka atarız buzluğa bunları, her daim koca bir demet alıp bitiremediğimiz için. Bu sene de yine annemin gönderdiği koca kabağın (aslında çok büyük değil iki yemeklik falan, ama bize çok tabi) çoğunu doğrayıp buzluğa koydum. Yine küçük bir lahananın yarısını doğrayıp koydum.
Bu hafta sonu da çok çalışıp birkaç tane domatesi rendeledim :) Deneme amaçlı olarak bir kısmını çiğden poşetleyip, bir kısmını biraz tuzla pişirip muffin kalıplarında kaldırdım buzluğa. Bakalım çözülünce hangisi daha iyi olacak. Ona göre ileriki zamanlarda da yazın lezzetli domateslerini kışa taşımayı düşünüyorum.
Bunların dışında çok profesyonel olmadığım, olamadığım reçel konusuna da el attım Cumartesi günü. Aslında komposto yapmayı düşündüğüm şeftalileri, büyük tenceremiz olmadığı için, reçel yapmaya karar verdim. Reçel konusunda ben biraz laf dinlemezim. Her ne kadar kıvamının iyi olması ve daha uzun süre bozulmadan saklanabilmesi için fazlasıyla şeker kullanılması gerektiğini bilsem de, olmuyor arkadaşım. Benim elim, hiç bir tatlıda olmadığı gibi yine gitmiyor fazlaca şekere. Bal gibi tatlı olan şeyler iç bayıcı geliyor bana, ama ne hikmetse aç karna olsun, tok karna olsun baklavaları yiyebiliyorum^^ Ama baklava dışında çok şekerli hiçbir şey bana uymuyor.
İşte efendim, ben bir reçel yaptım. Şeftali reçeli. Ne demişler imamın dediğini yapın, yaptığını yapmayın; hah işte öyle. Ben az şeker kullanıyorum ama siz bol tutun elinizi, fazla yapacaksanız veya daha kıvamlı seviyorsanız.  Tabii ki tarif vermeyeceğim. Sadece nasıl yaptığımı gösteren fotoğraflarım eşlik etsin size.
 Üç adet şeftali kullandım. Şeftalileri tozşeker ile 2 saat beklettim. Suyu çıktı iyice.
Şeftalileri ve kendisini pek bir beğendiğim bir adet şeftali çekirdeğini, birkaç tane kabuk parçasıyla tencereye attım. Kaynamaya başlayınca içine bir adet karanfil ve çok minik bir parça muskat parçası koyduğum mini demliği yerleştirdim. 5-10 dk bu şekilde kaynatıp demliği çıkardım, çok baharat koksun istemedim. Kabuklar ve çekirdek sayesinde sanırım, çok hoş bir kırmızı renge dönüştü reçelim. Bir süre kaynatıp, hafif kıvamlanınca kapattım altını. Kabukları ve çekirdeği çıkarıp kavanoza doldurdum. Soğuyunca kapatıp buzdolabına kaldırdım.
İşte bu kadar :)
İyi haftalar,
Kendinize iyi bakın ;)

17 Ağustos 2015 Pazartesi

Polonezköy Yürüyüşü / Patlıcanlı Dip Sos

Cumartesi günü ufak bir gezi yapalım dedik Ercüment ile. Nereye gitsek diye düşünürken aklıma Polonezköy geldi. Daha önce hiç gitmediğim ve epeydir gitmek istediğim bir yer olduğu için hemen araştırmaya başladım, ne yapılır, nereler görülmeli diye. Ancak o kadar araştırmaya rağmen hem geç çıktığımızdan, hem de çok gerekli 3. havaalanı ve köprümüzün inşaatından hafriyat taşıyan yüzlerce(?) kamyonun yarattığı trafikten dolayı bazı planları unutup sadece yürüyüşe odaklanmamız gerekti.
Aslında vardığımızda ben biraz hayal kırıklığına uğradım. Belki biz bilmediğimizden, ama orda gezecek yer yok! Ben bir çarşısı vardır dolanırız, manzaralı bir yerler vardır oturur piknik yaparız diye düşünmüştüm ama orası sadece oteller, restoranlar olan bir yermiş. Ne bileyim, biz doğayı seviyoruz, ağaçların altına yayılıp sohbet etmeyi, piknik yapmayı seviyoruz. Ormana gittik aman şu restoranda oturalım yemek yiyelim, keyif yapalım insanı değiliz biz. Zaten günübirlik gelmişiz, birkaç saatliğine kaçmışız. Tamam kafelere, restoranlara gittiğimiz zamanlar da var ama, doğayla olmak istediğimizde öyle yerleri tercih etmiyoruz. Bu yüzden Polonezköy'e bir daha gidersek yürüyüş yapmaya geliriz diye konuştuk.
Yürüyüş parkuru bayağı güzeldi. Ağaçlar arasında orman yolu. Sağı solu dik yamaçlar olduğu için ağaçlar arasında oturma şansı yok. Adı üstünde, sadece yürüyüş, koşu yapılması için. Bisiklet parkuru da var, isteyenler bisikletleriyle gidip güzelce sporlarını da yapmış olurlar.
Ben gitmeden önce piknik masaları olan bir yerler mutlaka vardır diye hayal edip birkaç yiyecek hazırlamıştım. Sandviçler hazırladım, buzlu kahve yaptım, cips ve sos hazırladım. Madem piknik yapacak yer yok, biz de bulduğumuz banka kuruluruz diyerek yürüyüş parkurunda bir bankta pikniğimizi yaptık :)
Eskisi kadar sık yemesem de arada bir kaçamak yapıp cips yiyorum. Ancak yanında mutlaka onu yememe değecek bir şeyler olmalı :) Örneğin dip soslar. Aslında sadece yoğurt sos yapacaktım, ama dolapta sırf renklerine vurulup 3 tane aldığım ve bir haftadır dolapta masum masum yatan patlıcanlarla göz göze gelince, işte budur diyerek bir tanesini közleyerek şereflendirdim :)
Patlıcanlı Dip Sos / Cips Sos
Malzemeler (2 kişilik)
1 adet orta boy patlıcan
3 yemek kaşığı yoğurt
1 yemek kaşığı mayonez
1 diş sarımsak
Tuz
Nane

Yapılışı
  • Patlıcanı ocakta veya fırında közleyin. Kabuklarını soyup ince ince doğrayın.
  • Bir kasede rendelenmiş sarımsağı, yoğurdu, naneyi, mayonezi ve biraz tuzu iyice karıştırın.
  • İyice doğramış patlıcanı ekleyip karıştırın. Nane serpiştirip soğuk olarak servis edebilirsiniz.
Afiyet olsun!

NOT: Bu arada merak edenler olursa diye yazıyorum, fotoğraflarda sosun üzerinde kızarmış çıtır soğan parçacıkları var. Ikea'dan almıştım. Bu tür cipslerle ve sandviçlerde nefis oluyor. Deneyin derim :)

Güzel bir hafta dilerim herkese,
Görüşmek üzere.

14 Ağustos 2015 Cuma

Bu aralar ben..

..
Bol bol geziyorum. Yeğenleri gezdiriyorum bahanesiyle evde oturduğum yok desem yeridir :)
 Ada'yı Şile'ye götürmüştük. Bu fotoğraflar o günden. Deniz dalgalıydı ama çok keyif aldık.
 Dondurulmuş uskumruları bol limon, yeşil soğan, karabiber ve adaçayı yaprakları ile folyolayıp fırında pişirdim. Çok lezzetliydiler.
 Yine yeğenlerimle birlikte Taco gecesi yaptık :) Bol bol yediğimiz halde daha olsa yerdik herhalde. Acılı acılı nefisti.
 Bu meyve salatasını We Got Married isimli bir Kore programında ünlülerden biri yapmıştı. O zamandan beri merak edip duruyordum. Hazır Ada da buradayken yapayım demiştim. Orijinali Filipinlerde çok sık yapılan bir meyve salatasıymış. Yoğunlaştırılmış süt, krema ve karpuz suyu ile yapılıyor. Jöle parçacıkları da ekleniyor. Hong Jin Young gazoz da eklediği için ben de ekledim. Ama gazoz tadını biraz değiştirdiği için bir daha yaparsam sadece yoğunlaştırılmış süt katarak yapacağım.
 Mısırlar henüz sütken bol bol alıp pişirdim. Tatlı tatlı mısırları azıcık haşlayıp ocakta közleyerek, köz mısır zevkini de kaçırmadım :)
Burger @ 'i henüz deneme şansınız oldu mu bilmiyorum ama biz Çamlıca'daki restoranından oldukça memnunuz. Ada ve ablam da çok beğendiler. Köftesi de hamburger de oldukça lezzetli ve hem göz, hem karın doyurucu cinsten menüler. Açıkçası ben hamburgerinden ziyade ev yapımı acı sosları için gidiyorum oraya. "Aşk acısı" dedikleri bu sos çok lezzetli. Ben sırrını çözdüm sosun ama söylemeyeceğim tabii ki^^
 Bu da Ada'ya hazırladığım Amerikan usulü kahvaltı :) Pancakeler bu güne kadar yaptıklarım arasında en yumuşak ve en lezzetli olanlarıydı. Belki de ben çok acıkmıştım ondan öyle geldi ama yemeye doyamadım^^
 Şimdik, bu sular benim Instagram'da çokça paylaştığım üç malzemeli sularım. Üç ya da beş farketmiyor elbette. Bazen sadece limonla içiyorum. Soru işaretleri çokça oluyor tabii bu meyveleri suya koyacağımıza yesek olmaz mı gibisinden. Olur tabii, suyu ayrı iç, meyveyi ayrı ye daha güzel tabii. Normalde bunlar detox için yapılan sular. Detox yapan insanlar o günlerde bu sulardan içiyorlarmış. Ama benim bu suları kullanım amacım bu değil. Bir-iki sene öncesine kadar günde 1 veya 2 bardak suyu belki içerdim, belki içmezdim. Bazen su içmeden bitirdiğim günler de olurdu. Ama sağlık sorunlarım nedeniyle su benim için en büyük ilaçlardan biriymiş. Doktorlardan ve diyetlerden anladığım kadarıyla su herşeyin başıymış, bunu öğrendim. Lakin ben su içebilen bir insan değilim. Sağlığım için diyerek zorlasam bile 3 bardağı anca içebiliyorum. Çok içtikçe de midemi bulandırıyor. Ben de önceleri yağ da yakıyormuş diyerek sabah sularıma limon dilimleri attım, limon sıktım. Sonra işi büyütüp detox sularını inceledim ve bu sulara geçiş yaptım. Bu şekilde elimin daha sık suya gittiğini farkettim. Çünkü herhangi başka bir içecek gibi içebiliyordum. Sırf su olmadığı için midem de bulanmıyordu. Nane yaprakları, maydanoz yaprakları, salatalıklar, şeftaliler, ekşi elmalar, erikler, tarçın çubukları, karanfiller, limon elbette ki.. Bütün bunları zamanla deneyerek, internette araştırarak ve damak tadıma uyanları seçip günlük rutinime ekledim. Birkaç aydır her sabah işe gelir gelmez şişemi meyveler, otlar ve suyla doldurup buzdolabına atıyorum. Gün içerisinde üzerine su eklemeleri yaparak, günde 5 ya da 6 büyük bardak su içiyorum. Neredeyse 2 litreye yakın. Tabi burada en önemli şey meyveler ve limonun çok iyi yıkanmış olması. Ben iyice ovalayarak yıkayıp sirkeli suda bekletiyorum. Sonra da kabuklarıyla birlikte kullanıyorum. Limonun hem yağını hem de suyunu almış alıyor vücudum. Tabi limonda çok fazla şeker olduğunu da unutmamak gerek. Dikkatli ve  bilinçli bir şekilde kullanılmalı bu tür otlar, meyveler, sebzeler.. Ve farkettim ki bir iki aydır öğleden sonraki tatlı krizim de yok. Canım tatlı istemiyor gün içinde. Çünkü limondaki şeker ve sürekli bir şeyler içme durumu tatlı isteğimi engelliyor. Neyse çok yazdım :) Aslında bu ayrı bir yazı olurdu ya, neyse.
Bunlar da çizimlerim. İşyerinde boş vakitlerimde böyle şeylerle uğraşmak hoşuma gidiyor. Instagram'da daha da fazlası mevcut :) O gün ne giydiğimi veya o günkü ruh halimi çizmek de hoşuma gidiyor. O yüzden bunlara benim selfielerim diyorum :))
Bu da kağıt bebeklerimden Çilek. Gördüğünüz gibi işyerindeki ataç kutumuz benim kızlarımın giysi dolabı oldu :) Mali müşavirimiz gelip de ataç aradığında bir sürü elbisenin altından ataç bulmak zorunda kalıyor^^
 Bu da yaramaz bi oğlan. Belli tipinden di mi yaramaz olduğu :))
Bu aralar evde, dışarıda, her yerde soğuk içecekler, yiyecekler tercihim. Evde muz, dondurma, süt ve buzlarla hazırladığım içecekler de favorim oldu. Neredeyse her akşam yapıyorum.
Bunlar benim evcil hayvanlarım. İşyerinde besliyorum onları. Baykuşum yeni geldi. Bugün hatta :)
Origami de işyerinde vakit buldukça yaptığım aktivitelerden. Seviyorum yapıp yapıp boyamayı :) Boş durmak iyi gelmiyor bana. O yüzden elimde hep birşeyler oluyor.

İşte böyleyim ben bu aralar.
İyi hafta sonları dilerim hepinize.
Sevgiler..
Tasarım:Sawako Kuronuma